|
"Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu, ne de kaşı gözüdür. Kadını asıl güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakârlığı, karşılık beklemeden verdiği emeği, sınırsız sorumluluğu, toplumsal duyarlığı, barışçıl olması, engin anlayışı, sadakati, kalbini de katarak kullandığı aklı ve ana olma özelliğidir."
SONGÜL DÜNDAR
Sevgili öğretmenim!
Canım öğretmenim!
Öğretmenim benim her şeyim.
Bilgim, görgüm, kültürüm?
Güneşim, ışığım, aydınlığım.
Bu sözler hiçte abartılı değildir.
Öğretmenler için söylenen sözleri ve düşünceleri alt alta sıralasak sayfalara sığmaz.
İşte topluma mal olmuş olan bu sözlerden sadece birkaç tanesi;
?Öğretmen muma benzer; erir ama etrafını aydınlatır.?
?Öğretmen bir sanatkârdır, yarının temelini attığı gibi, kişilik harcına da şekil verir.?
?Öğretmen, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur.?
Sarıkamış nere? Ereğli nere?
Diyesi geliyor insanın...
Biri Kars, diğeri Zonguldak...
Allahuekber Dağları'ndaki şehitler için, Kandilli açıklarının ne alakası var?
Diye düşünebilir insan...
Acı bir tarihi gerçek ortaya çıkıncaya kadar, bu iki yeri kaderin bir araya getirebileceğine kimsenin ihtimal vermesi asla mümkün değildir.
1914 yılında Sarıkamış’ta donarak şehit olan 90 bin askere kışlık giysi, erzak ve mühimmat götürmek için İstanbul’dan Trabzon’a doğru yola çıkan, içinde 3 bin asker bulunan 3 gemiyi Ruslar 7 Kasım’da Zonguldak Ereğli’sinin Kandilli açıklarında batırdılar.
Birinci Dünya savaşı’nın başladığı yıl olan 1914’te Osmanlı İmparatorluğu, Rusya’ya karşı savaşmaktaydı. Osmanlı ordusu bu savaşın en ağır mağlubiyetlerinden birini, “Kafkas Cephesi”nde Sarıkamış’ta almıştı. Tarihe “Sarıkamış Faciası” olarak geçen olayda, bölgeye yazlık üniforma ve ayaklarında çarıklarıyla gönderilen 90 bin askerimiz, kara kışın aniden bastırmasıyla Allahuekber Dağları’nda donup şehit olmuştur.
Atatürk, alışılmış yurt gezilerinin birinde Mersin?e uğramış ve her tarafta olduğu gibi halkla iç içe sohbete başlamış. Şehirde gördüğü binaları işaret ederek etrafındaki halka sormuş:
- Bu köşk kimin?
- Yorgo?nun Paşa?m?
- Ya şu koca bina?
- Kirkor?un Paşa?m?
- Peki, şu villa kimin?
- Solomon?un Paşa?m.
Atatürk biraz sinirlenerek, öfkeli bir ses tonuyla söylenmeye başlamış:
Ekonomik insan mı?
Siyasal İnsan mı?
İktisatçılar insana ekonomik açıdan bakarken, düşünürler tamamen siyasal açıdan bakıyorlar.
İnsan, yaşamını devam ettirebilmek için daima en iyiye yönelir. Hem ekonomik, hem siyasal yönden?
Ve insan,
Kendisi için sürekli en doğruyu seçer. Hem ekonomik, hem siyasal yönden?
Bu seçimi yapan insanoğlu, kendini yöneten insanın da en adaletlisini, en doğru ve güvenilir olanını seçer. İşte bu durum bizi, Aristo?nun çizdiği ?Siyasi Kimlik? gerçeğine götürür.
Siyasal kimlik; ancak ve ancak ?Demokrasi ?ile taçlanabilir. .